22 Ocak 2009

Medya Üzerine




Selamlar,


Spor yazarlığı işi beni açan bir konu değil. Ama bazı zamanlar oluyor ki, söylemeden edemiyorum. Boyalı medyanın bir takımda veya bir futbolcunun futbol hayatında işlerin ters gitmesine duacı olmaları sinirimi son derece bozuyor. Bugün Lincoln'ün "Gazetecilerden sadece saygı bekliyorum. Bugüne kadar kimseyle mahkemelik olmadım, olmak da istemiyorum" diye yaptığı açıklama gerçekten artık onun da haddinden fazla yıprandığının (yıpratıldığının) göstergesi.

Geçmişte Mateja Kezman'ın kameralar karşısına geçip medyayla tüm ilişkisini bitirdiğini belirtmesi de aslında bundan farklı bir tepki değildi. Kezman da medya ile tüm ilişkisini yapılan zalimce eleştiriler dolayısıyla kestiğini açıklamış, ve bundan sonra kendisi hakkında yapılan tüm açıklamaların yalan olacağını ifade etmişti. Sanki yakın dönemde gönderileceği hissiyatına kapılmışcasına "Benim yaşadığım problemi Ortega, Anelka ve Van Hooijdonk da yaşadı" diye geçmişe atıfta bulunmuştu.

Futbolculuk hayatının fiziksel zorluklarını bir kenara bırakalım. Her futbolcu profesyonel olarak davranmak ve belli dozda eleştiriyi kaldırmak zorunda. Lincoln de kendisi hakkında her daim iyi şeyler yazılmasını istemediğini, ancak sadece gerçeklerin dile getirilmesi gerektiğini belirtmiş zaten.

Yahu düşünsenize; gazete başında dayayıp döşeyen, destekli atabilme yetisine sahip bir gazetecinin haberi onlarca kişinin gerçeğine dönüşüveriyor bir anda. Üstelik yapılan haberin yalan olduğunun anlaşılması bile o haberi yapan kimsenin saygınlığını azaltmıyor. Olan yine göz önünde bulunan futbolcuların ruh haline oluyor.

Kıymet bilmek ve yalan habere itibar etmemek gerekiyor. Her oyuncunun bazı dönemlerde kötü oynama hakkı olmalı, futbolcunun sadece iyi oynadığı dönemde destek çıkmak ise en kolayı.



Kezman'ın gidişine sebep belki tek forvet sisteminin adamı olmamasıydı; ama onun da moralman çöküşüne en büyük sebep üstüne fazla gidilmesiydi.


Keşke herkes Aragones kadar tecrübeli olsa da medya istediği kadar asparagas üretse. İlk yarıda Kayseri'ye 1-4 kaybedilen maçta yapılan "I Love You Zico" tezahüratlarını sorduklarında kurt hocanın yanıtı tecrübe göstergesiydi adeta: ''Bu konuda söyleyecek bir şey yok. İşler iyi gidince taraftar 'Seni seviyorum Aragones' diyecektir''.


Biz geride kalanların ardından bakmayı ve "kıymetini bilemedik" cümlesini severiz ne de olsa. Bakalım medya'nın bu seferki kurbanı kim olacak. Kimin kıymetini gönderince anlayacağız, var mı söylemek isteyen?

Aragones'i arayacak mıyız dersiniz 3 sene sonra?

16 Ocak 2009

The Rifles


"waitin' for the day u'r not lookin' for somethin' else..." (the great escape)

"...everything i wanna say never felt so wrong, and every hour in my day feels like a week!" (sometimes)

"you've got the voice and all the attention, but your head will pay your heart no attention" (sometimes)

"i am happy with sweet memories, so why do i wanna go and make more history?" (history)


bu sözlerin hepsi de The Rifles - The Great Escape albümünden. Albüm son zamanlarda dinlediğim en iyi indie örneklerinden biri. Herşeyden önce grubun bastığı notalar insana samimi bir hava yüklüyor. Albümü bir kaç defa daha dinledikçe yukarıdaki gibi cümle & cümleciklere takılıyor insanın aklı.
Bana göre bu yılın en iyi albümlerinden, hani neye göre kime göre demek isteyen olursa. Hatta tam "bana göre".


14 Ocak 2009

http://www.ntvspor.net/modules/Video/Video.asp?CatID=7&cbVideo=585&cbQuality=1

Memo ve Indiana Pacers'e attığı 43 sayının kısa bir videoda özeti var. Gurur duyduk lan!

Devam...

Daha önce defalarca denememe rağmen bir türlü günlük yazma işinde dikiş tutturamadım. Aslında her seferinde aklıma onlarca veya yüzlerce fikir düşse bile sadece en önemlilerini koruyabiliyorum belleğimde. Zaten en zayıf olduğum konudur, hatırlamam öyle kolay kolay. Dün ne yaptığımı unutmamalıyım diye yazmak istiyorum artık en azından.

Okunduğunu bilmek ayrıca haz veriyordur elbette, bunu en iyi futbol bloglarında gördüm. Kaldı ki bu blogları takip ederken de ayrıca bir haz duyuyorum. Hobisini, hayatını, fikirlerini yazıyor insanlar. Gayet samimi bir biçimde hem de.

Bu işin peşini bırakmayacağım, söz veriyorum. Kendime...

14 Ocak

Bir arkadaşımda gördüm bu mesajı: "...feels so numb: can't feel"

Anlamlı.

Evde oturmuş keyfini çıkarıyorum yalnızlığın. Saatlerdir çay içiyorum. Saat 9 buçuktan itibaren Avrupa Yakası'nın kalan kısmını izledim. Yeni bölümü yayınlamayacaklar sanıyordum. Demek ki ekonomik kriz nedeniyle 2 ay ara verdi geyikleri yalanmış.

Az önce de Fenerbahçe Erkek Voleybol takımının Cska Sofya'yı 3-2 yenerek Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkma başarısını gösteren ilk Türk takımı olduğu haberini aldım. Eh bundan güzel haber yoktu bugün.

Devamı birazdan...
Powered By Blogger

İzleyiciler