22 Ağustos 2010

İstasyon İnsanları...


Burdalar tesadüfen,
Aynı rüyayı görüp...
Ayrı yerlere giden.

Son bir haftayı nasıl özetlemek lazım: Tipik iş günlerine bu sefer tek vasıtalık bir mesafede bulunan evimden çıkarak başladım. Bu evi kolay benimsedim, söylemiştim sanırım. Eksiklikler var tabi ama yavaş yavaş düzene giriyor işte.

Haftanın son günü sürpriz bir yerdeydim: Sail Amsterdam...Hem de işyerindeki müdürümün teknesiyle. Tekneye kanallardan birinde park halindeyken bindik, bir kaç defa ara versem de eve dönüşüm de tekneyle oldu. Çok ama çok farklı bir gündü. Söyledikleri kadarıyla şanslıymışım çünkü bu etkinlik 5 yılda bir yapılıyormuş.

Etkinlikte de yapılan şey temel olarak binlerce teknenin belli bir rotayı izleyerek yelkenlilerden oluşturulan açık hava müzesini gezmeleri. Bu sırada karadan takip edenler tabi ki bu kocaman yelkenlileri belirli saatler için de olsa gezebiliyorlar.

Etkinlik güzel olmasına güzel ama, Dutch'ları tanıdıkça bazı özelliklerine de gıcık olduğumu belirtmem lazım. Yani Sail Amsterdam'da da her zaman yaptıkları gibi içip içip anırmasalar gözüme eşşekten çok insan kılığında gözükecekler. Bir değil üç değil, pek çok var bu teenage ruhlu öküzcanlardan. İnsan gibi eğlenemiyorlar, illa ki kulak tırmalayacaklar.

Ayrıca başka bir sinir bozucu detay da bu öküzcanların yaya halleri. Kanalda kendi teknelerinin üzerinde böğürüp eğlenirken, düz yolda yürürken de kimsenin kimseyi şeyine takmaması, insanların göre göre üzerinize üzerinize adım atmaları kadar sinir bozucu bir durum olamaz. Yani diyeceksiniz ki çok kalabalıksa olur öyle; ama durum bambaşka. Boş yolda bile umursamazlık had safhada. Bisiklet lastiğimin patladığı ve elimde bisikletle yaya olarak Centraal Station'a yürümek zorunda kaldığım gün bolca karşılaştığım bir hadisedir.

Dutch'lara kızsam da sonuçta onların arasında yaşıyorum, bir şekilde alışırım sanırım.

Haftasonu iki ayrı filme gittim: Aslında ilkini indirip izlemiştim beklemeyi istemediğim için: The Last Airbender 3D (Nesi 3d ise artık!). Film uyarlaması tek kelimeyle berbat. Yani bu kadar baştansavma anlatılamazdı. Animeyi izlediğim için beğenmedim, izlemeseydim bi halt anlamayacaktım herhalde. O derece kötü. 10 üzerinden 1.

İkinci film, The Expendables. Bu da all star action. Amerika "amerikayı yeniden ne keşfedicez, verelim maceranın dibine, koyalım bütün macera filmi aktörlerini bir araya bak bakalım nasıl gişe yapıyoruz" demişler ve de iyi etmişler. Çünkü Hollywood gerçekten bu işi çok iyi kotarıyor. Ben çok eğlendim, bu kadar şiddet sahnesini koskoca salon alkışlar, ıslıklar ve kahkahalar arasında izlemek de ayrıca keyifliydi. Tek sıkıntı hala daha Amerikan aksanı çok muğlak geliyor, anlamadığım çok diyalog var. Altyazılar da Dutch olduğu için listening practice yapmış oluyorum.

Şimdi ütü zamanı, benden şimdilik bu kadar. 1 gün daha yaşlandık.

Selamlar...

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger

İzleyiciler